ŞEBİNKARAHİSAR YOLU VE KERVANCILIK
Erdem MENTEŞOĞLU
Şebinkarahisar yolu, Giresun'un iç kesimle bağlantısını sağlayan en önemle hinterlandıdır. Açılmasına II. Abdülhamit döneminde başlandı. Sivas Valisi Halil Rıfat Paşa ile Şebinkarahisar Mutasarrıfı Reşit Paşa, Kelkit yöresinin sahile bağlanmasını gerekli görüyorlardı. Yol çalışmaları 1883 yılında başlatıldı. Sokak sokak tellallar bağırtıldı. Köylere haber salındı. Yolda çalışacak yeterli işçi potansiyeli sağlanarak bütün olanaklar seferber edildi. Kazma ve küreklerle Tamdere'yi aşarak yolu Deliklitaş'a ulaştırdılar. Önlerine çıkan sarp kayalık geçit vermiyordu. Yol çalışmaları durdu. Vali ve mutasarrıf kararlıydılar. İşçileri tekrar topladılar. İşçiler Halil Rıfat Paşaya Paşam. Önümüzde koskoca bir kayalık var. Daha öte gidemeyiz. Diye şikayetlerini bildirdiler. Halil Rıfat Paşa işçilere şu emri verdi; Herkes yumruğu kadar bir oyuk açarsa, kayayı deler geçeriz. Çalışmalar tekrar başladı. Murç, balyoz ve sivri ağızlı kazmalarla bir at arabasının geçebileceği genişlikte bir tünel açıldı. Adına Deliklitaş denildi. Türkiye'de insan gücüyle açılan ilk karayolu tünelinin Deliklitaş olduğu söylenir. Kitabesinde, Halil Rıfat Paşanın ünlü sözü, Gidemediğin yer senin değildir. yazılıdır.[1]
Aynı yıllarda, bir Fransız firması Eğribel'de maden işletiyordu. Çıkardıkları madeni sahile ulaştırmak zorundaydılar. Giresun'dan başlayarak madene ulaşacak yolu açmayı planladılar. Zennoğlu Düzü'nde (Hacıhüseyin Mahallesi'nde) şantiyelerini kurdular. Sütlaş Köprüsü'nden itibaren yol güzergahlarını tespit ettiler. Belediye memuru Ali Akif Ormancı da Fransızlara yol çalışmalarında yardımcı oluyordu. Onun ölçümlerdeki bilgi ve becerisi Fransızların ilgisini çekti. Ona kendileriyle çalışmasını teklif ettiler. Ali Akif Ormancı, belediyede çalıştığını söyleyerek tekliflerini kabul etmedi. Fransızlar Belediye Başkanı Yorgi Paşaya başvurdular. Kendilerine yardımcı olması için Ali Akif Ormancıya izin talebinde bulundular. Kaptan Yorgi Paşa Fransızların isteğini Şurayı Devlete bildirdi. Çok geçmeden Ali Akif Ormancı için kondoktörlük unvanı geldi. Ali Akif Ormancı üç yüz kuruş aylıkla Fransızlarla çalışmaya başladı. Yol güzergahlarının tayinini, Taşhan'dan sonra Ali Akif Ormancıya bıraktılar. İki taraflı açılmasına devam edilen yolun nerede kavuştuğu bilinmiyor.[2]
Şebinkarahisar yolu Cumhuriyet dönemine kadar esaslı bir onarım görmedi. Yol güzergahları, ancak at arabalarının geçişine olanak veriyordu. İç kesimle bağlantının sağlanmasıyla, Samsun ve Trabzon gibi Giresun da önem kazandı. Giresun önemli bir ticaret merkezi haline geldi. Avrupa'dan ithal edilen mallar Şebinkarahisar, Refahiye, Kuruçay, Engin ve Malatya yolu üzerinden Suriye sınırına kadar kervanlarla ulaştırılıyordu. Aynı yolla gelen mallar, Giresun İskelesi'nden ihraç ediliyordu. Şebinkarahisar, Alucra, Suşehri ve bazı yerleşim birimleri bütün ihtiyaçlarını Giresun'dan sağlıyorlardı. Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri'nden gelen kervanların barınmaları ve konaklayabilmeleri için belli yerlerde hanlar kuruldu. Taşhan, Elmatepe, Erimez, Kulakkaya, Kürtün, Maşlakhan, İkisu, Kanlıhan, Tamdere, Asarcık ve Çatakhan Şebinkarahisar yolu üzerinde sıralanan belli başlı hanlardır.
Giresun kervanların son durak yeriydi. Kervancılık Giresun'un iş ve ticaret hayatına canlılık getirdi. Kervanlar büyük hanlarda konaklardı. Durak yeri Zennoğlu Düzüydü. Yükler boşaltıldıktan sonra develer Zennoğlu'nda bırakılır, atlar ve katırlar hanlara çekilirdi. Kervancılar her gelişlerinde birkaç gün kalırlardı. Alışverişlerini tamamladıktan sonra geri dönerlerdi.[3]
İlk motorlu kara taşıtları, Cumhuriyetin ilanından sonra gelmeye başladı. Taşıtların sayısının artmasıyla Şebinkarahisar yolu daha da önem kazandı. Yol güzergahları genişletilerek, 1924-1925 yıllarında Giresun'u iç kesime bağlayan yol faaliyete geçirildi.
GİRESUN'A GELEN İLK TAŞITLAR
Giresun'a ilk taksi 1921 yılında geldi. Talbut marka üstü açık, tenteli bir spor arabaydı. Taksi Osman Ağaya aitti. Şoförü Vahit Usta (Akın) idi.
Arabalar çağın harikasıydı. Halk, ilk kez tanıştığı arabaya şeytan icadı diyordu. Bu nedir, nasıl çalışıyor, nasıl gidiyor? merakıyla, sanki kutsal bir şeymiş gibi herkes arabayı seyre geliyordu. Geceleri farlarının yanarak gürültülü çalışması hayret ve şaşkınlıkla karşılanıyordu. Üstelik bu koca mereti nasıl kullanıyor diye Vahit Ustaya da hayranlık duyuyorlardı. Vahit Usta ve taksi, evlerde ve kahvehanelerde günün sohbet konusu oluyordu.
Osman Ağa, sanata ve sanatkara değer veren bir yapıya sahipti. Vahit Usta ile kardeşlerini, elektrikçi Burhan Bey'i, marangoz Ruhi Ustayı kendileri gibi sanatkarlar yetiştirmeleri için Giresun'a getirip yerleştirdi. 1927 yılında Vahit Usta ve Şüreka Acentası açıldı. Acente aracılığıyla 1928-1929-1930 yıllarında Amerika'dan Graham Dodge ve Brother Dodge marka kamyonlar getirildi.
BİR ÖYKÜ
1928 yılından 1935 yılına kadar Şebinkarahisar'dan dodge kamyonlarla iki ile beş ton ağırlığında ceviz kütükleri taşınıyordu. Kalın ceviz kütükleri kamyonların karoserlerine sığmıyordu. Karoserleri sökmek gerekiyordu.
Bir defasında, üç buçuk tonluk bir ceviz kütüğü kesilmeden yüklenecekti. Kütüğü taşıyacak kamyon, 1929 model bir buçuk tonluk Graham Dodgetu. Kamyonu İstanbullu Talat kullanıyordu.
Şoförün rızasıyla karoser sökülür. Kütük arabaya yüklenir. Kamyon Giresun'a bir buçuk günde gelir. Vahit Ustanın atölyesi önünde park eder. Derler ki, Yükü boşaltmadan arabanın bir resmini çektirip Dodge Fabrikası'na gönderelim. Firmayı kutlayalım. Bir fotoğrafçı çağırırlar. Kamyonun önünde bir hatıra fotoğrafı çektirirler. Fotoğraf büyültülür. Vahit Usta ve Şüreka Acentası damgasıyla fotoğrafı Dodge Fabrikası'na gönderirler. Yazdıkları notta, arabanın sağlamlığını ve dayanma gücünü belirterek fabrikaya teşekkür ederler. Çok geçmeden Dodge Fabrikası'ndan bir mektup gelir. Mektubu tercüme ettirirler. Umdukları cevabı alamazlar. Hayal kırıklığına uğrarlar. Fabrika müdürü, arabaya taşıma gücünün dışında yük vurulmasını şiddetle kınar.
ŞOFÖRLÜK EHLİYETİ
Ehliyet almak çok zordu. Yalnızca arabayı kullanmak yeterli değildi. Motordan da anlamak gerekiyordu. Ehliyet belediyeden alınıyordu. Ehliyet işleriyle, belediyenin teknik elemanı Vahit Usta görevliydi.
Şoför adayları, Vahit Ustanın atölyesinde motor ve şoförlük bilgisini alıncaya kadar en az altı ay ücretsiz çalışırlardı. Atölye bir şoför okulu niteliğindeydi. Çok titiz ve disiplinli bir sınavdan sonra, adaylardan ancak başarılı olabilenler ehliyet almaya hak kazanabiliyorlardı. Başarılı olamayanlar, eksiklerini öğrenip deneyim sahibi oluncaya kadar çalışmak zorunda kalırlardı. Sınavlar, Toprak Yığını (eski elektrik fabrikasından araba pazarı Gemilerçekeği'ne inen yol) ile Çaloğlu Çeşmesi arasında, Osman Ağaya ait Talbut taksi ve üç kişilik Stroen taksi ile yapılıyordu.
İLK ŞOFÖRLER
1925-1930 yılları arasında yetişen ilk şoförlerden Nizam Usta, Mustafa Koncil, Şükrü Erdem (Paşa), Dursun Şehitoğlu ... şoförlüğü askerde öğrendiler. Kahraman Gürel, Hicabi Yamak, Cin Hüseyin...Samsun Alat-ı Züriye Milli Makinist Okulundan ehliyet aldılar. Okulun şoförlük, makinistlik, elektrik, torna, döküm ve oksijen gibi çeşitli bölümleri vardı. Okula kaydını yaptıran adaylar ücret ödemeden altı ay karşılıksız çalışırlardı. Ancak sınavlarda başarılı olanlar ehliyet alabiliyordu.
Okulların dışında yetişen ilk şoförlerin ustası Vahit Ustaydı. Parmaksız Ömer, Haşim Aslan, Ahmet Gürel, Kör Hacı, İhsan Karahasanoğlu (Arap), Temel Domaç, İbrahim Aktan, İlyas Dalman, Fahrettin'in İsmail ve Kadir Gürel, Kumyalılı Ahmet, Harputlu Mehmet, İbrahim Hocaoğlu, Cemal Çolak, Ahmet Oral, Cin Mehmet, Kıbrıslının Abdullah, Kurt Hüseyin, Mehmet Bektaşoğlu, Enginni Reşat, Fahri Anafor, Ekrem ve Rauf Bingöl, Dandan Ali, Abdullah Işık, Bekir Ucar, Bakraçoğlu İbrahim...ilk şoförlerdendir.
ŞEBİNKARAHİSAR YOLUNUN ÇİLESİ
Şebinkarahisar yolunda yalnızca Giresunlu şoförler çalışabiliyordu. Yabancı şoförler bu yola girmeye cesaret edemiyorlardı. Şebinkarahisar'a üç günde gidilip gelinebiliyordu.
Yollar keskin virajlı, dar, taşlık ve kayalıktı. Yol denilebilirse çok yerlerde uçurumlu menfezlerden geçiliyordu. Bozuk yerlerde, muavinler yoldaki taşları toplamak için önde giderlerdi. Yokuşlarda balata firenler tutmazdı. Bir muavin de elinde takozla arkadan gelirdi.
Şoförler çok usta ve deneyimliydiler. Hepsi de arabalarının arızalarını anlayabilen, arızaları yerli malzeme ve mevcut olanaklarla tamir edebilecek yetenekteydiler. Oto tamirhaneleri yoktu.
ARABALAR İÇİN YAKILAN MANİLER
Arabalar çağın harikalarıydı. Halkın ilgisini çekiyordu. Markalarına ve özelliklerine göre arabalar için maniler yakıldı. Maniler yalnızca şoförlerin değil, halkın da dilinden düşmezdi. Şoförler yollarda karşılaştıklarında manilerle birbirlerine atmalarda bulunurlardı.
Maniler ve çıkış nedenleri:
İlk gelen fort kamyonlar için şu mani söyleniyordu:
Bas bir
Kaldır iki
Tosla üç
Bırak kaç dört.
İnternational kamyonlar, ilk gelen büyük arabalardandı. İkisu ve Eğribel yollarında sürekli akis kırarlardı. Şoförlerin korktuğu da buydu.
Asarcık başı maden
Başım ağrıyor neden?
İnternasyonel akis kırmış
Ne gelen var ne giden.
Brother Dodge ile Graham Dodge kamyonlar da büyük arabalardı. Daha çok makas kırarlardı.
Asarcık virajından
Seyran eyledik
Firen borusuyla
Ne hal eyledik
Mezarım derede kalırsa
Vahit Ustaya borcumuzu
Helal eyledik.
Daha sonra çıkan bazı maniler:
Alırsın İnternasyonel
Gidersin tekerlemesyonel.
Alırsın doç
Kesersin goç.
Alırsın şavrole
Gidersin devrüle devrüle.
Alırsın Aüstün
Olursun üstün
Al şavrole
Kullan güle güle.
KAYNAKLAR
Cumhuriyetin Onuncu Yılında Giresun Ticaret Odası
Kaynak Kişiler:
Kahraman Gürel (1905-1985), ilk şoförlerden, Giresun
Haşim Aslan (1910-1985), ilk şoförlerden, Giresun
Mehmet Sema Yazıcıoğlu (1912-1987), ilk şoförlerden, Giresun
Rauf Bingöl (1915-1981), ilk şoförlerden, Giresun
Avni Ormancı (1903-1984), Akif Ormancının oğlu, Giresun
Mustafa Sema Yazıcıoğlu (1904-1985), Giresun
Kazım Ormancı (1905-1987), Ali Akif Ormancının oğlu, Giresun
Ziya Yosmaoğlu (1906-1984), emekli tapu memuru, Giresun
Haşim Aslan (1910-1985), ilk şoförlerden, Giresun
Mehmet Yazıcıoğlu (1912-1987), ilk şoförlerden, Giresun
Ali Osman Sönmez (1915-1982), öğretmen yazar, Giresun
Rauf Bingöl (1915-1981), ilk şoförlerden, Giresun
Ali Özdemir (1926-1987), öğretmen gazeteci yazar, Şebinkarahisar
[1] 03.07.1982 tarihinde emekli öğretmen Ali Özdemir'le (1926-1987) yaptığımız söyleşiden.
[2] 11.05.1981 tarihinde Avni Ormancı (1903-1984), 17.05.1981 tarihinde Kazım Ormancı (1905-1987) ile yaptığımız söyleşiden.
[3] 02.04.1981 tarihinde Mustafa Sema Yazıcıoğlu (1904-1985), Ziya Yosmaoğlu (1906-1984), Ali Osman Sönmez (1915-1982) ve 06.04.1987, Rauf Bingöl (1915-1981) ile yaptığımız söyleşilerde tuttuğum notlardan.
Tür : Bilim Tarih : 13.07.2006
Kaynak : Facebook.com / Şebinkarahisar Tarihi Sayfası
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.